15 yaşındaki Romanya vatandaşı Andrea Timeea Mitrea, İstanbul’da geçirdiği 15 saatlik ameliyat ile fil hastalığına yakalanmaktan kurtuldu. Andrea’nın boynundan alınan 6 adet lenf bezini her iki bacağına naklettiklerini söyleyen Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Veli Karaaltın, ameliyatın bu tarafıyla dünyada bir birinci olduğunu ve Romanyalı hastasının literatüre gireceğini belirtti.
İLK TOPUKLU AYAKKABISI DOKTORDAN
DHA’nın haberine nazaran, Romanya´da yaşayan 15 yaşındaki Andrea Timeea Mitrea, her iki bacağında doğuştan meydana gelen dolanım bozukluğu nedeniyle şimdi 14 yaşındayken lenfödem hastası oldu. Hastalığı vakitle ilerleyen Andrea’nın ayakları daima şişmeye, yaşıtları üzere yürüyememeye başladı. Kol yahut bacakların devasa boyutlara ulaştığı ‘fil hastalığına’ yanlışsız ilerleyen durumu için ailesi, hem kendi ülkelerinde, hem de Almanya, Fransa, hatta Amerika’da çalmadık kapı bırakmadı.
Bacaklarına bedeninin öteki bir bölgesinden lenf bezi nakli yapılması gerekiyordu lakin sorun, her iki bacakta da olduğu için hiçbir cerrah bu ameliyata yanaşmadı. Ailesi, siyam ikizlerini ayırma operasyonundaki başarılarıyla da isminden kelam ettiren ve lenf bezi naklinde literatüre giren operasyonlar gerçekleştiren Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Veli Karaaltın’a ulaştı.
Aile, kızlarının Türkiye’de tedavi edilebileceğini öğrenince, soluğu İstanbul’da aldı. Geçtiğimiz nisan ayında gerçekleştirilen 15 saatlik ameliyat ile Andrea’nın boyun bölgesinden, her iki bacağına da 6 düzeyli lenf bezi nakli gerçekleştirildi. Daha evvel 3 adet lenf bezi nakli gerçekleştirerek bir unsur imza atan Karaaltın, Andrea’ya yaptıkları 6 düzeyli lenf bezi nakli ile bu alanda rekora ulaştıklarını kaydederek, Mitrea’nın bu açıdan dünyadaki birinci olay olduğunu ve literatüre gireceğini kaydetti. Öte yandan ameliyattan sonra son denetimlerini gerçekleştirmek üzere hekimine gelen Andrea, istediği topuklu ayakkabıyı giyebilme hayaline kavuşacağı için çok sevinçli olduğunu söz etti. Karaaltın, birinci topuklu ayakkabısını ona kendisinin alacağı kelamını verdi.
‘ERKEN MÜDAHALE İLE ÖNLEMEK MÜMKÜN’
Karaaltın, “Vücudumuzun bir atık sistemi var. Tıpkı fabrikalardaki üzere bu atıkları toplayan sisteme, ‘lenfatik deveran sistemi’ diyoruz. Burada rastgele bir yerde bir aksaklık meydana gelebilir. Fonksiyonel kayıp olabilir, cerrahi sonrası olabilir, bazen kanser hastalarının lenf bezleri bilerek alınabiliyor örneğin, ya da doğuştan yetersizlik oluşabilir. Bu hastalarda, hücreler ortası organ dediğimiz bölgede; o atıklar birikmeye başlıyor. Bunlar ödeme neden oluyor ve çok ilerlediği düzeylerde de fil hastalığı dediğimiz tablo ortaya çıkıyor. Bağışıklık sistemimiz, bu ödemden rahatsız olduğu için bunu bir formda beden dışına atmaya çalışıyor ve bunun için de oraya savaş açmaya başlıyor. Ancak tıpkı vakitte oradaki sağlıklı hücrelere de saldırdığı için, bu hastalık gittikçe ilerleyici bir hal alıyor. Hastalığın kesin tedavisi yok ancak evresini durdurmak mümkün. Böylelikle bacağın ya da kolun kalınlaşmasını engelleyebiliyorsunuz. Bu evreyi ne kadar küçük tutarsak, ne kadar erken müdahale edersek, hastanın hayat kalitesi ve hareket kabiliyeti o kadar olumlu istikamette etkileniyor” dedi.
Lenfödem hastalarının kol ve bacak üzere uzuvlarının kronik ödem nedeniyle devasa boyutlara ulaşabildiğini ve bu hastaların en büyük sorunlarından birinin de lenfanjit ismi verilen lenf iltihabı olduğunu kaydeden Karaaltın, şu bilgileri verdi: “Biriken lenf sıvısının iltihaplanması sonucu bu hastalar haftalarca hastanede yatabiliyor. Antibiyotik tedavileri alıyorlar, lenfanjit atakları daha da sıklaşıyor ve hasta, hastaneden çıkamaz hale geliyor. Nitekim en ileri safhaya geldiğinde ve fil hastalığı oluştuğunda ise hastalar artık ‘bacağımı kes, kolumu kes, ben bundan kurtulayım’ diyecek kadar dramatik hale gelebiliyor. O nedenle ne kadar erken müdahale edilirse bunları önlemek o kadar mümkün.”
‘HASTA EVRE 2 DÜZEYİNDEYDİ’
Andrea’nın pediatrik yani çocuk yaş kümesinden bir hasta olduğuna dikkat çeken Karaaltın, “Her iki bacak doğuştan lenfödem hastası. Çocuğun doğuştan o bölgede, ayak bileği düzeyinden hiçbir lenfatik damarı yoktu. Ailesi, ayakların boyutunun iki misline çıktığını, kendi yaşıtlarına nazaran 3-4 numara büyük ayakkabı giydirmek zorunda kaldığını anlattı. Avrupa’da, bir tanesi Almanya Hamburg’da, biri Fransa’da pek çok uzmana gitmişler. Amerika’da New York’ta bu ameliyatları yapan bir takıma başvurmuşlar. Hepsi ‘yapamayız’ demiş. Hasta, evre iki seviyesindeydi. Lakin her iki ayakta dolanım bozukluğu olduğu için ‘bir şey yapamayız’ demişler. Biz bu tip hastalarda muhakkak teknolojiler kullanarak lenf damarlarını yakalayabilirsek, bu hastalarda by-pass yaparak tedavi sağlayabiliyoruz. Yani toplardamar sistemine by-pass yapıp bir ölçü engelleyebiliyoruz hastalığın ilerlemesini. İkinci inovasyon ise bedenin diğer bir yerindeki lenf düğümlerini, sorunlu bölgeye nakledebiliyoruz. Bu da canlı doku nakli demek. O yüzden mikro cerrahi çok önemli” diye konuştu.
Bu alanda çok fazla ameliyat yapan bir cerrah olarak boyun bölgesindeki lenfleri nakletmeyi tercih ettiğini kaydeden Karaaltın, “Çünkü bu bölgede çok sayıda lenf düğümü var. Sonradan sorun yaratıyor mu diye hastalarımız çok soruyor, hayır hiçbir sorun yaratmıyor. Bunu daha evvel yeniden birinci kere bizim grubumuz, 3 düzey yapmıştık. Bu bile bir oldukça sıkıntı. Zira tıpkı anda 3 tane hür doku nakli yapıyorsunuz. Yani plastik cerrahideki 3 tane ana büyük ameliyatı birebir anda yapmak zorundasınız. Bu hastamızda ise biz tıpkı anda 6 tane yaptık. Dünyada, literatürden de araştırdığıma nazaran, şimdiye kadar hiç yapılmamış bir cerrahi prosedür bu. Tıpkı anda 6 düzey ameliyatla her iki uzunluğundan üçer lenf bezini her iki ayağına naklettik. Bunu da bir makale olarak yazacağız. Bu hastaları ne kadar erken yakalarsak sonuçlar çok daha âlâ oluyor. Lenf nodu transferi ve lenfatik şant dediğimiz by-pass, şu anda bu hastalardaki altın standarttır” dedi.
‘AMELİYATTAN EVVEL HAYATIM ÇOK ZORDU’
Henüz 15 yaşında 15 saatlik ağır bir ameliyat geçiren ve literatüre girecek olan Andrea ise topuklu ayakkabı giyebileceği günü iple çekiyor. Andrea, “Ameliyattan evvel hayatım çok zordu. Yaşıtlarım üzere istediğim her şeyi yapamıyordum ve beğendiğim hiçbir ayakkabıyı giyemiyordum. Yürürken, efor halindeyken çok ağrım oluyordu. Çok mutsuzdum. Topuklu ayakkabı giymeyi çok hayal ediyordum. Ancak hiçbir vakit giyemedim. Artık giyebileceğim için çok memnunum. Doktor olmayı çok istiyorum, zira nasıl benim hayatımı değiştirdilerse; ben de insanların hayatını o halde değiştirmek istiyorum” diye konuştu. (HABER MERKEZİ)